Mühendislik Akademisi

On buçuğa on kala Kemal Bey şirketin kapısından içeri girdi. Çalışanlara günaydın diyerek odasına geçti. Odanın kapısını kapadı. Önemli bir işi varsa kapıyı açık bırakmazdı. Demek ki önemli bir e-posta yazacaktı ya da önemli bir telefon görüşmesi yapacaktı. Saat on buçuk olmuştu. Teknik Servis Müdürü Sinan hazırladığı kahve ile sigara odasına doğru ilerliyordu ki Satın Alma Müdürü Sabri gülümseyerek: - Keyif yapmaya mı gidiyorsun? Toplanıyoruz. Bir an önce toplantıya hazırlansan iyi edersin dedi. “Yine mi toplantı” dedi keyfi kaçmış şekilde Sinan. Sabri: - Kemal Bey az önce toplantı haberini paylaştı. On bir otuzda toplantı odasında toplanıyoruz. “Toplantının konusu neymiş” diye sordu Sinan. Sabri: - Konuyu belirtmemiş. Geçen hafta, haftalık toplantıyı yapmadığımıza göre bu hafta yapacağımızı düşünüyorum. Evet evet kesin öyle… Bu kadar az zaman içerisinde ne kadar olursa artık. Diyerek raporunu hazırlamak için bilgisayarına yöneldi. Sinan, Ercan’a kendisine sö...

Bertie, babası V. George’un ölümü ardından, ağabeyi Edward’ın skandal aşkı nedeniyle tahttan feragat etmesi üzerine, istemeyerek de olsa krallık görevini devralır. Aile içinde “Bertie” olarak bilinen Prens Albert, kekemeliği yüzünden çocukluğundan beri alay konusu olduğundan, krallığı süresince yapmak zorunda kalacağı konuşmalardan dolayı dehşete düşmektedir. Bertie’nin zor durumda olduğunu gören eşi, ona yardım etmesi için Avusturyalı konuşma terapisti Lionel Logue ile görüşür. Lionel’in de yardımıyla Bertie kekemeliğini yener ve İngiltere’nin en sevilen kralı olur. Topluluk önünde konuşmaktan çekiniyorsanız (korkuyorsanız), kralın hikâyesindeki çok faydalı ipuçlarından yararlanabilirsiniz. 1. Kendinize (sesinize) inanın.  Ailesindeki güçlü kişiler çocukluğu boyunca Bertie ile alay ettiler, onu önemsemediler. Bu yüzdenkekemeliği gün geçtikçe daha da kötüye gitti. Bertie kekemeliğinin asla iyileşmeyeceğine inanmaya başlamıştı. Kral, kekemeliğini yenmek istiyorsa önc...

Boğaz nehir gibi akıyordu Marmara'ya doğru...İstanbul'un üzerine çöken o kurşini havayı,manevi ağırlığı kaldıracak bir evliya beklentisi vardı sokaklarda...karayelden esen rüzgar,yağmur getirecekti şehit mezarına...Bu dünya güzeli şehir,beşyüz yıl sonra,kansız savaşsız İngilizlere teslim edilmişti bir mayıs sabahı...Dolmabahçe önünde son birlik de silahlarını teslim ediyordu.Yüzbaşı Şeref ve birliği,manga manga tüfeklerini,tabancalarını,hatta süngülerini İngiliz subaylarına makbuz karşılığında verdiler.Bu sıkıntılı işin sonu geldiğinde,İngiliz çavuş,Yüzbaşı Şeref'e seslendi: - Sör ! Tabancanız... Şeref hiddetle döndü,elini kaldırdı,çavuşa vuracak oldu.İngiliz binbaşı araya girdi ve ''Tabancanız kalsın,mermileri boşaltınız yüzbaşı'' dedi... Şeref hiddetle tabancasını çekti,ateş edebileceğini düşünen İngiliz askerleri silahlarını ona doğrulttular..Şeref 'altıpatlar'ını gökyüzüne çevirdi,tambur pimini çekti,pirinç kovanlı ve uçları çetikli altı mermi ik...